Bu yılın trajik arka planı İsrail’in Gazze’de Hamas’a yönelik devam eden hava saldırılarıydı. kuşatma altındaki Filistinlilerin sefaleti; Ve İsrailli rehinelerin ve ailelerinin acıları.
Ancak oyunun kurallarını değiştiren şey çok daha büyük bir saldırıydı: İsrail, baş düşmanı İran’a saldırı başlattı.
Eylül ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Tahran’daki zalimlere bir mesajım var: Siz bize vurursanız biz de sizi vururuz.”
Milyarlarca dolarlık Amerikan silahlarıyla donanmış olan İsrail, Lübnan’da İran’ın vekil milis grubu Hizbullah’a kara ve hava kuvvetleriyle saldırdı.
İsrail ayrıca Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a suikast düzenledi ve yüzlerce çağrı cihazına bubi tuzağı kurarak Hizbullah savaşçılarını parçaladı ve morallerini bozdu.
Ayetullah Hamaney bu ayın başlarında destekçilerine şunları söylerken cesur bir yüz takındı: “Allah’ın izniyle… direnişimiz artık genişleyecek.”
Ancak rejime hakaret edildi. Hatta İran’ın İsrail’e fırlattığı yüzlerce seyir füzesi bile çoğu imha edildi ve önemli bir hasara yol açmadı.
Tahran, İslamcı savaşçıların müttefiki diktatör Beşar Esad’ı devirmesi, büyük şehirleri işgal etmesi ve zafer ilan etmesiyle Suriye’de de kaybetti.
2024, Ortadoğu’da sarsıcı değişimlerin yılı oldu ve kesin olan tek bir şey var: Bölge bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
Bu karışıma, dış politikası (en azından) yıkıcı olacak olan Donald Trump’ı da eklerseniz, 2025 ya kırılgan bir barış ya da felaket sunabilir.
Hikayenin yapımcılığını Mark Hudspeth üstlendi. Editör: Chad Carden.